Greyfurt
29 Kasım 2012 Perşembe
15 Kasım 2012 Perşembe
Whim vs. Kaos
Whim;
bir bahardan ne beklenebilir ki
ilk ve ya son
burada önemli olan bu değil
çünkü burada önemli olan
çok az şey
var
başka zamanda
başka bir ben
tam da şu anda
ne yapıyor ki
ya da bir sokak sanatçısı
günde kaç kez
bakar gökyüzüne
bir insan evinin tavanına bakarken ne hissederse
aynılarını mı hisseder
yoksa
onlarla aynı şeyi hissetmemek için mi
sokaktadır
herhangi bir soruya
kaç farklı yanıt verilebilir
ya da bir bozuk parayı havaya atsak
aynı anda kac kez yazı gelebilir
her birimiz ayrı ayrı noktalardan
futursuzca yukselsek gökyüzüne
kaçımız aynı anda
korkar yüksekliğinden
demek istediğim
aynı anda hepimiz aynı duygulardan oluşsak
kaç güzel gelecek olurdu elimizde.
bir nota kaç farklı şekilde basılabilirse
o kadar.
---
Kaos;
Kışın gelmesi gerekirdi aslında, burdaki karlar eriyeli bir hayli zaman oldu. Çünkü burdaki güneş kiminin yeni umuduyken kimini de karamsar gemiye kaptan yapardı. Bazılarının gözlerini dondururken bazılarının içini yakardı. Ya da sokak sanatçısının ellerini terletirdi. Gökyüzüne bakması bi isyan mıydı? Bir istek mi? Bakabilmesi mi bir lütuftu yoksa evinde hissetmesi için görmesi mi? Hiç mi özgür olamaz sokak sanatçısı? İki tarafı tura olan bozuk parayı havaya atıp 'yazı gelirse benimsin' demekteki umut mu büyüktü yoksa sokak sanatçısının evinin tavanı mı? Yükseldikçe yerden diğerleri küçük görünürdü. Küçülen yerdekiler miydi yoksa seni orda intihara sürükleyen hatun mu?
bir bahardan ne beklenebilir ki
ilk ve ya son
burada önemli olan bu değil
çünkü burada önemli olan
çok az şey
var
başka zamanda
başka bir ben
tam da şu anda
ne yapıyor ki
ya da bir sokak sanatçısı
günde kaç kez
bakar gökyüzüne
bir insan evinin tavanına bakarken ne hissederse
aynılarını mı hisseder
yoksa
onlarla aynı şeyi hissetmemek için mi
sokaktadır
herhangi bir soruya
kaç farklı yanıt verilebilir
ya da bir bozuk parayı havaya atsak
aynı anda kac kez yazı gelebilir
her birimiz ayrı ayrı noktalardan
futursuzca yukselsek gökyüzüne
kaçımız aynı anda
korkar yüksekliğinden
demek istediğim
aynı anda hepimiz aynı duygulardan oluşsak
kaç güzel gelecek olurdu elimizde.
bir nota kaç farklı şekilde basılabilirse
o kadar.
---
Kaos;
Kışın gelmesi gerekirdi aslında, burdaki karlar eriyeli bir hayli zaman oldu. Çünkü burdaki güneş kiminin yeni umuduyken kimini de karamsar gemiye kaptan yapardı. Bazılarının gözlerini dondururken bazılarının içini yakardı. Ya da sokak sanatçısının ellerini terletirdi. Gökyüzüne bakması bi isyan mıydı? Bir istek mi? Bakabilmesi mi bir lütuftu yoksa evinde hissetmesi için görmesi mi? Hiç mi özgür olamaz sokak sanatçısı? İki tarafı tura olan bozuk parayı havaya atıp 'yazı gelirse benimsin' demekteki umut mu büyüktü yoksa sokak sanatçısının evinin tavanı mı? Yükseldikçe yerden diğerleri küçük görünürdü. Küçülen yerdekiler miydi yoksa seni orda intihara sürükleyen hatun mu?
Bilmediğini biliyorum.
Atatürk`ün
dünyada `başöğretmen' sıfatlı tek lider olduğunu. Bir geometri kitabı
yazdığını, üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin
Türkçe isim babasının bizzat Mustafa Kemal olduğunu. Norveççe'de
`Atatürk gibi olmak` diye bir deyim olduğunu.
''Atatürk'' çiçeği'nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi
profesörlerinden doktor Kirk Landın`ın koyduğunu ve bu çiçeğin tüm
dünyada bu isimle üretilip satıldığını. Yunan başkomutanı Trikopis`in,
hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki
Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve
saygı duruşunda bulunduğunu. ”Mimber'' adında bir gazete çıkarttığını ve
52 sayı yayımlanan gazetede ilk defa sansür kelimesi geçtiğini.
Kurtuluş Savaşında rütbe alan bir çok kadın askerlerimizin olduğunu,
Dünya tarihine geçen tek bir üsteğmenimizin olduğunu, Üsteğmen Kara
Fatma'nın 700 erkek, 43 kadından oluşan bir müfrezenin reiseliğine
bizzat Atatürk tarafından atanmış olduğunu. Bir röportajda "Birleşmiş
Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?" diye sorulduğunda
"Şartlarımızı koyarız, kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak
için, davet gelirse düşünürüz" dediğini ve bunun üzerine BM yasasının
değiştirildiğini ve üyeliğe davet edilen ilk ülkenin Türkiye Cumhuriyeti
olduğunu. 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en
buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz
yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile
Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini. 1938'de Ata`nın
ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde; "Allah bir ülkeye
yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal
gibi lider getirir" denildiğini. 1996'da Haiti Cumhurbaşkanının
vasiyetinde, mezar taşına yazılmasını istediği metinde; "Bütün ömrüm
boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamış ve uygulamış
olmaktan dolayı mutlu öldüm" yazdığını. 2000'de ABD Başkanı'nın milenyum
mesajında; Milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa
Kemal Atatürk'tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış
tek liderdir" denildiğini . 2005'de Amerika'nın en ünlü
ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns`un önerisinin "Türkiye
ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk'ü örnek alsın yeter.." olduğunu.
13 Kasım 2012 Salı
Bir gün onu karşıma alıp;
'O artık seninle olamaz Efe. Çünkü O'nunla birbirimize aşığız. Üzgünüm ama O'nunla işin bitti artık. İyi biri olduğunu düşündüğün için O seni kırmak istemiyor. Onu seviyorum. Onun her şeyini seviyorum. Bunu da kolay kolay diyecek biri değilim. Tüm hayatım boyunca aşık numarası yaptım ben. Aşk, aptalların hissettiğini sandığı bir şeydir dedim hep ama bu kadın kalbimde öyle bir yer edindi ki, istesem de onu kalbimden atamadım. Atmak istediğim zamanlar olmadı değil. Yoruldum, gururum kırıldı. Hatta yeri geldi acı çektim. Ama nefes almaktan vazgeçemediğim gibi onu sevmekten de vazgeçemedim. Umutsuzca, geri dönüşü olmayan bir şekilde aşığım ona. O bunu hiç bilmese de...' diyeceğim.. 3
10 Kasım 2012 Cumartesi
30 Ekim 2012 Salı
Yine, yeni, yeniden; Kaybettim...
Erkekler arasında dönen muhabbetler çok sıradan. Sen şunu yaptın mı? Ben yapmıştım. Olum ben o karıyla çıktım. Oooo sen ne diyon geçen hafta bizdeydi. Dün peste bi koydum dişleri zangırdadı....
Ben bu grupta bunları dinleyip kahkahalarla gülüp birasını yudumlayanlardanım. Harika bir dinleyiciyim. Yeter ki anlat. Anlat ki benden az kaybettiğini bileyim. Tek derdim bu. Ben kaybetmekte yarışıyorum. Ve sadece dinliyorum. Benim gibi olan biri daha var, Whim. Çok severim onu. Çünkü bana ne dediyse elimde olmadan yaptım. Bana söylediği herşeyi aldım. Hepsi benim-di. Bu yüzden o benim şans tanrım. Fakat olaylar son zamanlarda istediğimiz şekilde gelişmedi. Kaybetmeye son vermemiz gerekiyordu. Kahve falımızda çıkmadı ama biz kendimizi buna inandırmıştık. Ama anlatamadık kendimizi ya da ifade edemedik. Bi yerde hata vardı ama nerde...
Şu grup olayına dönersek, bugün Whim, Çakın, Egemen ve ben bütün gün birlikteydik. Bira içmesek de nargileyle aramız iyi olmadığı için herkesin ayağı 3 cm kadar yerden havalandı. Muhabbetler de ona eşlik etti. Artık ağızdan çıkan kelimelerin geri dönüşünün olmayacaktı. Fakat bunun farkında olan 3 kişi vardı belli ki. Anasınıfından beri tanıdığım, yanımda duran Egemen, söylenmemesi gereken birşey söyledi. 'Callypso'mu? Hani şu Şevket'in siktiği Callypso mu? ahahahahaha' .......................................
Callypso; benim kaybetmeme neden olan ilk insan. Belki de tek, bilmiyorum. 4 yıl...
***
Benim babam da tam bir kaybeden. 2 ay önce elimizde olan son mal varlığımız olan evimizi de kaybettiğinde ilk ben öğrenmiştim. Önceki giden 2 evden hiç ders almamış gibi... Barda oturuyordu, sebepsiz yere çağırmıştı. 'Bakraç'tayım. Gel buraya.' diye. Orada anlatmıştı bütün olanları. Şimdi vasiyet var üstümde; 'At yarışı ve iddaa oynamayacaksın.' Bedenen ölmese de bende öldüğünü bildiği için 'vasiyet' dedi belki de, bilmiyorum. Bu kadar ince gördüyse, haklı.
Daha önce tek kişiye bahsetmiştim Efe'den. Eklemiştim, 'Herkes babasından ne görmediyse, onu çocuğuna yaşatır.' Benim babamın hiç ayakkabısı olmamış küçükken. Ama benim bugüne kadar tek sıkıntı çekmediğim konu, ayakkabılarım. Fakat eklediğim cümle, maddiyat anlamında değildi. Sanırım büyükbabam gerçekten harika bir babaydı ki, babamın manevi olarak görmediği bir şey kalmamış. Bu yüzden böyle davranıyor sanırım. İçimdeki duyguları bildiğim için, kendimin erkek çocuğu olmak için herşeyimi verirdim.
***
Sanırım kaybetmemek için 'Callypso'yu beklemek zorundayım. Selam Davy;
Ben bu grupta bunları dinleyip kahkahalarla gülüp birasını yudumlayanlardanım. Harika bir dinleyiciyim. Yeter ki anlat. Anlat ki benden az kaybettiğini bileyim. Tek derdim bu. Ben kaybetmekte yarışıyorum. Ve sadece dinliyorum. Benim gibi olan biri daha var, Whim. Çok severim onu. Çünkü bana ne dediyse elimde olmadan yaptım. Bana söylediği herşeyi aldım. Hepsi benim-di. Bu yüzden o benim şans tanrım. Fakat olaylar son zamanlarda istediğimiz şekilde gelişmedi. Kaybetmeye son vermemiz gerekiyordu. Kahve falımızda çıkmadı ama biz kendimizi buna inandırmıştık. Ama anlatamadık kendimizi ya da ifade edemedik. Bi yerde hata vardı ama nerde...
Şu grup olayına dönersek, bugün Whim, Çakın, Egemen ve ben bütün gün birlikteydik. Bira içmesek de nargileyle aramız iyi olmadığı için herkesin ayağı 3 cm kadar yerden havalandı. Muhabbetler de ona eşlik etti. Artık ağızdan çıkan kelimelerin geri dönüşünün olmayacaktı. Fakat bunun farkında olan 3 kişi vardı belli ki. Anasınıfından beri tanıdığım, yanımda duran Egemen, söylenmemesi gereken birşey söyledi. 'Callypso'mu? Hani şu Şevket'in siktiği Callypso mu? ahahahahaha' .......................................
Callypso; benim kaybetmeme neden olan ilk insan. Belki de tek, bilmiyorum. 4 yıl...
***
Benim babam da tam bir kaybeden. 2 ay önce elimizde olan son mal varlığımız olan evimizi de kaybettiğinde ilk ben öğrenmiştim. Önceki giden 2 evden hiç ders almamış gibi... Barda oturuyordu, sebepsiz yere çağırmıştı. 'Bakraç'tayım. Gel buraya.' diye. Orada anlatmıştı bütün olanları. Şimdi vasiyet var üstümde; 'At yarışı ve iddaa oynamayacaksın.' Bedenen ölmese de bende öldüğünü bildiği için 'vasiyet' dedi belki de, bilmiyorum. Bu kadar ince gördüyse, haklı.
Daha önce tek kişiye bahsetmiştim Efe'den. Eklemiştim, 'Herkes babasından ne görmediyse, onu çocuğuna yaşatır.' Benim babamın hiç ayakkabısı olmamış küçükken. Ama benim bugüne kadar tek sıkıntı çekmediğim konu, ayakkabılarım. Fakat eklediğim cümle, maddiyat anlamında değildi. Sanırım büyükbabam gerçekten harika bir babaydı ki, babamın manevi olarak görmediği bir şey kalmamış. Bu yüzden böyle davranıyor sanırım. İçimdeki duyguları bildiğim için, kendimin erkek çocuğu olmak için herşeyimi verirdim.
***
Sanırım kaybetmemek için 'Callypso'yu beklemek zorundayım. Selam Davy;
26 Ekim 2012 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)